Merhaba sevgili yüreğim.
Seninle konuşmaya ihtiyacım var. Bugünlerde benimle konuşmayacak kadar yorgun olduğunu fark ettim. İçerde kötü şeyler oluyor hissediyorum, ama içerde neler olup bittiğini bir türlü bana söylemiyorsun. Âmâ gözlerimden seni görmesini bekleme n'olursun. Benimle konuş, anlat bana. Seni bu hâle getiren her neyse söyle bana ey garip yüreğim! Sen neden böyleydin? Ortada hiçbir esbap yokken bu kabuğuna çekilme hali nedir? Peki ya ben? Bana ne demeli? Sana, yani kendime, bu kadar acı çektirmekten haz alan bir eblehe dönüşmüşüm. Bi'şeyleri uykuyla, müzikle daha ne kadar bastırmaya çalışıp bir korkak gibi kaçacağım böyle? Eceline yürür gibi, düşmanımın yüzüne tükürür gibi davranıyorum kendime. Ecele yürümeye ne hacet! Ben içimde kendi celladını besleyen bir ölüyüm zaten. Yavaş yavaş ölmenin nasıl olduğunu anlatamazsınız. Kendi elleriyle kendi boğazına yapışmış bir insanı anlayamazsınız.
Şimdi senden özür dilerim sevgili kalbim. Ne zaman seni anlamasam, duymasam hiç çaba sarf etmedim, eğilip dinleyemedim seni. O sıralar başka insanlarla konuşan bir boş boğazın tekiydim. Bilmiyordum insanın kendisiyle konuşmaya ihtiyacı olduğunu. Senden kopamazdım. Çünkü beni bir nebze olsun insan kılan hislerimdi. Bende seni anlamayınca ve bırakamayınca üstünü karalamakta buldum çareyi. Hemde koyu bir mürekkeple karaladım seni. Özür dilerim. Şimdi üzerine yazılanları okuyamıyorum. Şimdi de sanki kabahat senin susmandaymış gibi konuşurum. Özür dilerim sevgili yüreğim. Sana bu kadar zaman cellat kesildiğim için Özür dilerim. Şimdi ben bir cellattan bir hekim icad edeceğim sevgili yüreğim.
Ebeden merhaba!
Zeynep Barut
Yorumlar
Yorum Gönder