Çözülmesi Güç Bir Denklem

    


    Bir yaz mevsiminin ikindi güneşinin altında kavruluyor bedenlerimiz. Ve ruhum, ömrünün yaz mevsimiyle ikindi vaktinde pişiyor yavaş yavaş. Ömür neydi ki? Bir lahzada hapsolmuş bedenlerimiz. Bir mekanda kök salmışız. Vatanımızı dünya atfetmişiz. Ve dünden vatanımızın yıkılmasına razıymışız. Bi'gün mutlu, bi'gün üzgünmüşüz. Bugün birini daha gömerken biz hiç ölmeyecekmişiz(!) 

...Bir ışık huzmesine düşman kesilmişçesine sıkı sıkıya bağlamışız zaten kör olan gözlerimizi. Ruhunun lisanını hatırlayanımız yok ki onunla konuşanımız olsun. Kalp desen zaten lâl kesilmiş. Akıl göze inmiş... Konuşan yalnızca kurumuş dilimiz. Ondanda zaten bi hayır görmedik. Sanki ruhum, kalbim, aklım dile gelse, konuşsa bir şey değişecek gibi yazarım. Sahi sağır kulaklarımız için bir şey değişecek mi o vakit?

   Gözümüzün bağını açsak, ruhumuzun lisanını öğrensek yeniden, kalbimize konuşmayı öğretsek  ne çok konuşacaklarımız vardı oysa kendimizle. Belki ruhumuz dile gelecek ve "Ben fani olanı istemem, sonu bana eseften başka ne verir?" diye bu vatan kabul ettiğimiz yeri reddedecekti. Belki aklımız konuşacak ve bize "Ben bilinmezi istemem, bana ızdıraptan başkasını yaşatmaz. " diyerek vaktin içinde yaşamayı delilik bilip zamanın ve mekanın olmadığı bir diyara hazırlanmayı isteyecekti. Kalbimiz "Ben firak bulan mutluluğu istemem, ardından gelecek hüznü kaldıramam. " diye isyan eder bizi vaat edilen cennete davet ederdi. Şüphesiz ruhumun reddettiğini kalbim, kalbimin reddettiğini aklım kabul etmezdi. İnsanın kendisiyle kavgaları olmalıydı. Aksi taktirde nasıl rabıta kurulurdu ki başka türlü özümüzle? Kaldıki kaç mücahid çıkar içimizden kendisine rağmen benliğiyle cihad eden? 

   Ey sonuna gözlerini yuman nefsim! Bil ki benim diyarım, vatanım, köklerim, anım, ânım burada değil. Ben buralı değilim. Ben vatanımdan buraya sürgüne gönderilmiş bir miskinim. Vatanına kavuşmak için firar etme yolları arayıp duran bir divaneyim çöllerde. Beni buraya süren de beni beraat edecek olan zat da birdir şüphesiz. Hâyâ ederim o kudretli zâta isyan etmeye. Haddimi bilir, cürmümü çekerim. 

     Vaktin olmadığı bir yerde buluşalım sevgili ruhum. Köklerimizi sökelim ve mekansıza hazırlanalım sevgili aklım. Mutluluğun bâki ve elem bahsinin geçmediği bir diyara göçelim sevgili kalbim. Ölüme dirilmek diye bakalım. 

     Ey, kudretiyle her şeyi kuşatan yüce Allah! Aklımla, kalbimle, ruhumla; sana,  dediklerine ve gönderdiklerine iman ediyorum. Zira senin ayetlerinden başka beni kurtuluşa götürecek bir kelam tanımıyorum. Ben seni her zerrede gördüm, her fısıltıda seni duydum, her dokunduğun atomda seni hissettim. Şimdi seni tüm benliğiyle kabul etmiş bu kulunu bana bırakma. Bırakma ki vatanına, sana kavuşsun.

Zeynep Barut 

Yorumlar

  1. Lal olmuş diller gerektir dile gele gönüller roj ylm123

    YanıtlaSil
  2. Her yazdığın yazıda başka bir çarpıcı gerçek. Umarım yazıların herkese ulaşır ve bir gün hak ettiğin yerlere gelirsin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder