CEHÂLET VE HÂLET

 



     Bazen başım çok ağırlaşıyor sevgili gönül haritam. Bazen koca gövdem küçük kafamı taşıyamayacak kadar aciz oluyor. Öyle ki adeta başım koca gövdemi taşıyor gibi hissediyorum. Köşeme çekildiğim anlar altından kalkamadığım düşüncelerle boğuşuyorum. Elimde açık bir kitap var ve ben o kitaba öylece bakıyorum saatlerce. Bir kelime bile okumadan... Çok ağır geliyor okumak. Ya ef'âle geçiremezsem ya ihlas sahibi olamazsam... Rabbimin gözünde kitap yüklü bir merkep olmaktan korkuyorum anlıyor musun? Surlar var karşımda. İçimde bir bir yıkılan surlar... Belki de, diyorum, insan bunun için Allah'a secde etmeye muhtaçtı. Başı gövdesine ağır geldiğinde başını secdeye dayayabilmesi için muhtaçtı secdeye. Zahirde küçük olup aslında kocaman olan yüreğin kimseye açılamadığında bir fısıltınla o içindeki kargaşayı anlayabilecek birisine sığınabilmek içindi belki de secde. Çünkü bilirim ki memleket memleket gezsen, bin bir türlü enerjiye sığınsan, köşe bucak eğlencelere kaçsan... hiçbir şey senin gönlünü ferahlatmayacaktır. O derdin devası derdi verendedir. Ama sonra diyorum ki: Cehâlet, bu hâletimden daha korkunçtur. Fakat cehl neydi, hâletim neydi? Cehâlet bilmediği halde bildiğini sanmaktı. "Bilen susar bilmeyen konuşurdu." Cahil zalimdi, cahil hep haklıydı, cehalet bâtıldı... Ben bilmem cehaletin ne olduğunu. Bunlar sadece duyduklarım ve okuduklarım. Ama her neyse o cehalet denen illet, benim savaşım onunla. Ve madem bu bir savaştır hamle yapmak icab eder. Benim zikrimdir bundan sonra "ben bilmem" kelamı. Ne zaman ki hakikaten bilmediğimi kabul etsem o zaman cehaletin delaleti olan kibir ve enaniyetten kurtulurum. Peki cehâleti az buçuk anladık, ya hâletim neydi? Ah keşke insan hâlini bilebilseydi. İnsan hâletini bildiği vakit cehâletinden de sıyrılırdı. Ve madem ben hâletimi bilmeyen bir acizim o halde ben cahilin dik âlâsıydım. Dememiş miydi Allah: "Asr'a yemin olsun ki insan ziyan içindedir." Zaman göstermeden ben görebilsem hâletimi de ziyana uğrayanlardan olmasam. Bu meçhulün tek devası muhakkak ki Hz. Musa'nın(a.s)duasındaydı. "Rabbim ilmimi arttır." Ama o bir peygamber, ben ise halinden bîhaber bir kuldum. O halde ben demeliyim ki: "Rabbim ilmimi arttır. İlmimi arttırdığın miktarınca amelimi arttır. Amelimi arttırdığın miktarınca ihlasımı arttır. Rabbim cehâlet illetinden ve faydasız ilimden sana sığınırım." Umulur ki duam daim ve kabul olur. Selametle...

ZEYNEP BARUT 

Yorumlar